VEKİL İLE YAPILAN İŞLEMLERDE VEKALETEN İBARESİNİN HUKUKİ ETKİSİ Ve SONUCU
Vekil ile Yapılan İşlemlerde Vekaleten İbaresinin Hukuki Etkisi ve Sonucu; hukuki işlemlerde, vekaleten işlem tesis edilebilmesi için vekilin yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Vekil olan kişinin bu yetkilerini kullanırken asıl adına işlem tesis edilmektedir. Vekaleten yapılan işlemlerde, vekil olan kişilerce “vekaleten, adına, vek., v.” veya bu anlama gelebilecek gibi ibareler kullanıldığı görülmektedir. Bu husus, üçüncü kişilere işlemin vekaleten yapıldığını ve işlem ardında bir yetkilendirme olduğunu belirtmektedir. Bu ifadelerin kullanılmaması halinde, işlemin yetkisiz biri tarafından yapıldığı veya sahte imza olduğu yönünde çıkarımlar yapılabilmektedir.
Yargıtay’ın aşağıda belirtilen kararında bir sözleşme imzalanırken vekilin vekaleten işlem tesis ettiğini belirtmeden yaptığı işlemin geçerliliğine ilişkin durum hüküm altına alınmıştır.
Yargıtay 19. HD., E. 2010/404, K. 2010/7559, T. 16.06.2010
“…Davacı, davasında 26.04.2011 tarihli yalıtım sözleşmesi başlıklı sözleşmeye dayanarak talepte bulunmuştur. Davalı cevap ve aşamalardaki savunmalarında, sözleşmede kendi adı altındaki imzayı inkâr etmemiş, firma adına K. K. ismi altında el yazısı ile H.A. ad ve soyadı yazılarak imzalandığı ve sözleşmeyi akdedenin davacı olmadığını ileri sürerek davanın usulden reddi gerektiğini savunmuştur.
Davacının dayanağı olan ve davalı tarafından içeriği ve ismi altındaki imzaya itiraz edilmeyen 24.06.2011 tarihli sözleşmede, yüklenici-yapımcı firma E. Yapı İnşaat-Doğalgaz K.K., iş sahibi davalı M.. T.. olarak görülmektedir. E. inşaatın bir şirket olmayıp K.K.’ya ait ticari işletmenin ticaret unvanı olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar H.A.’ın isim ve imzasından önce K.K.’ya vekâleten ya da temsilen imza atıldığına dair bir ibare bulunmamakta ise de, davacı sözleşme imzalayan Hayrettin’in kendi temsilcisi olarak imzaladığını kabul ettiği gibi sözleşmenin bütünü dikkate alındığında davalının akdî ilişkiyi H. A. ile değil, davacı K. T. K.ile kurduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda eser sözleşmesi davacıyı temsilen H. A. ile davalı arasında kurulduğu ve davacının aktif dava ehliyeti bulunduğundan, mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp değerlendirildikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile aktif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun görülmüştür…”
Kambiyo senedinin vekaleten keşide edilebilmesi hukuken mümkün olmakla beraber vekilin özel olarak yetkilendirilmiş olması gerekmektedir. Zira, Türk Borçlar Kanunu madde 504 uyarınca, kambiyo taahhüdünde bulunulabilmesi için özel yetki gerektiği düzenlenmiştir. Bir kambiyo senedi türü olarak vekaleten çek keşide edilebilmesi için de aynı hususlar geçerli olacaktır.
Çek keşide edilmesi durumunda ise, vekaleten çek keşide edilebilmekte ve uygulamada genellikle “vekaleten, adına, vek., v.” veya bu anlama gelebilecek ifadeler kullanıldığı görülmektedir. Bu şekilde bir ifade kullanılmaksızın, vekil kişinin çek keşide etmesi halinde ise hukuki durumun ne olacağına ilişkin mevzuatta bir açıklık bulunmaktadır. Aşağıdaki açıklamalar uyarınca, böyle bir durumun varlığı halinde hukuki yorumun ne şekilde yapıldığı ve hukuki sonuçları incelenmektedir.
Yargıtay’ın çek keşide edilmesi sırasında “vekaleten, adına, vek., v.” veya bu anlama gelebilecek ifadeler kullanılmamasının sonuçları hüküm altına alınmıştır. İlgili Yargıtay kararları aşağıda belirtilen şekildedir.
Yargıtay 12. HD., E. 2008/10068, K. 2008/12718, T. 17.6.2008
“…Borçlar Kanunun 388/son maddesine göre; hususi selahiyeti haiz olmadıkça vekil dava ikame edemez, sulh olamaz tahkim edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz. Bu durumda ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına görede vekile verilen vekaletnamede çek düzenlenmesi için açıkca yetki verilmesi zorunludur. Alacaklı vekili 05.07.2010 tarihli cevap dilekçesinde, borçlu Ü. J.’nın eşi H. J.’yı çek keşide etmeye yetkili kılınıp kılınmadığının tesbitini talep etmiş mahkemece yazılan yazılara Ç. T.A.Ş. ve T. E. Bankası T.A.O. verilen cevap ve eklerine göre borçlunun Çerkezköy Noterliğince düzenlenen iki ayrı vekaletname uyarınca H. J.’yı çek ve senet yazmaya, ciro etmeye bunları kullanmaya yetki verdiği görülmüştür. Bu durumda, H. J. borçlu adına çek düzenlemeyi de içeren vekaletnameye dayanarak borçluyu bankalarda ve ticari işlerde vekaletname uyarınca temsil etmektedir. Bu itibarla vekaletname kapsamında çeki imza etmeye açıkca yetki verildiğinden bu şahıs tarafından borçlu adına düzenlenecek çekten dolayı borçlu sorumlu olur. Vekilin çeki asıl borçlu adına imzalarken çek üzerine “vekaleten” ibaresi koyması zorunlu değildir.
Mahkemece alacaklı vekilinin iddiası doğrultusunda sözü edilen vekaletname dikkate alınarak borçlunun verdiği vekalet kapsamında çeki düzenlediği iddia edilen H. J. ‘nın usulüne uygun olarak imza incelemesine esas imza örneklerinin İİK.nun 68/a maddeside dikkate alınarak tesbiti ile bu maddeye göre bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir iken çeklerde borçluya vekaleten atılmış bir imzanın bulunmadığından bahisle imzaya itirazın kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir…”
Yargıtay 19. HD., E. 2008/6315, K. 2009/2027, T. 20.3.2009
“…Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, bononun şirket kayıtlarında yer almadığını ve bonodaki imzanın dava dışı vekil M.Sadık’a ait olduğu konusunda da uyuşmazlık bulunmadığını, vekaletnamede vekile çek ve senet düzenleme yetkisi de verilmiş ise de, vekilin temsil yetkisini vekalet verenin yararına kullanması gerektiği, lehdarın vekil ile yakın arkadaş olduğunu, vekil ile üçüncü kişinin çıkar ve işbirliği ilişkisi var ise vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının MK’nın 2. maddesinin sonucu olup, bu kuralın hakim tarafından re’sen dikkate alınması gerektiğini, öte yandan bonoda bononun vekaleten imzalandığına dair ibare de bulunmadığını, bu nedenle dava konusu bono ile davacı şirketin borçlu olmadığının tespitine, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı şirketin müdürü Çiğdem’in dava dışı M.Sadık’a verdiği, 03.12.2004 tarihli vekaletnamede şirket adına her türlü çek ve senet keşide etme yetkisi verildiği hususu mahkemenin de kabulündedir. Bonoda keşideci bölümde şirketin kaşesi ve adresi yazılı olup, vekaleten imza atıldığının bonoda gösterilmesi gerektiğine ilişkin bir yasal düzenleme de bulunmamaktadır. Öte yandan davalı lehdar ile dava dışı vekilin arkadaş olmaları ve birlikte fotoğraf çektirmeleri tek başına vekilin temsil yetkisini kötüye kullandığının göstergesi olmaz. Ayrıca bononun azilnameden sonra düzenlendiği hususu da davacı tarafından kanıtlanamamıştır. Bu yönler dikkate alınmadan yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir…”
Yapılan değerlendirmeler sonucunda, vekil olan kişinin “vekaleten, adına, vek., v.” veya bu anlama gelebilecek ifadeler kullanmadan yaptığı işlemler hukuken geçersiz olmayıp, vekilin usulüne göre yetkilendirilmesi ve ilgili işlem için yetkiye haiz olması halinde yapılan işlemler geçerliliğini koruyacaktır.
Av. Mehmet Said SARIBAŞ
info@saribasakbaba.av.tr